sergirehberi.com

 
SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Haftanın Sergileri  •  Güncel Sergiler  •  Gelecek Sergiler  •  Geçmiş Sergiler


Gülden 
Artun

Resim Sergisi



30.03.2010 - 01.05.2010



Tem Sanat Galerisi 
 

Vali Konağı Cad. Prof. Dr. Orhan Ersek Sok. No: 14
Nişantaşı Şişli İstanbul

0212 247 08 99


www.temartgallery.com/






Sergiden Görseller
Basın Bülteni


Basin Bulteni


GÜLDEN ARTUN SON RESİM VE OBJELERİYLE TEM’DE

Gülden Artun 30 Mart – 1 Mayıs 2010 tarihleri arasında Berlin'den getirdiği yağlıboya resimlerini ve objelerini Nişantaşı'nda, Tem Sanat Galerisi'nde sergileyecektir. Ankara doğumlu sanatçı, Bilkent Üniversitesinde yaptığı Alman Dili ve Edebiyatı öğreniminden sonra, Berlin Güzel Sanatlar Yüksek Okulunun resim bölümünü Marwan Atölyesi’nde Meisterschülerin olarak bitirdi.1985 yılından beri çok sayıda sergiler açan ve çeşitli ödüller alan sanatçının bu, Türkiyedeki dokuzuncu kişisel sergisidir. Sanatçı Aralık 2009’da Lütfi Kırdar’da yer alan Contemporary İstanbul Sanat Fuarı’nda da yer almıştı. Gülden Artun çalışmalarını Berlin ve İzmirde sürdürmektedir.

Gülden Artun'un, sanatsal yaratımın gene zengin, çok yönlü bir şekilde karşımıza çıktığı son dönem yapıtlarında düşünceler, imgeler birbirlerine bağlanarak kendilerine geniş bir alan yaratırlar. Onlar âdeta düşleri anlatan tınılar, formlar, renklerden oluşan, kendisini tam anımsayamadığımız ama kendi içinde bir mantığa sahip bir partitur gibi okunurlar. Bu bir oluşumun anlatımıdır. Burada formlar özgür, narin, birbirleriyle içiçe geçerek ortaya çıkarlar. Yüzeyde boş alanlar, odaklaşmalar, uzantılar, birleşme noktaları, renk adaları ve mekânın sonsuzluğunu vurgulayan bir beyaz vardır.

Sanatçı bir resmin ortaya çıkmasını bilinçli ve bilinçsiz organik bir süreç olarak tanımlıyor. Bu sürecin kendisiyle birlikte ressam, düşüncenin, hareketin âdeta yazı yazar gibi yer aldığı içsel bir resimsellik olgusuna katılır. Bu, zamana ve harekete yoğunlaşmış notasyon kısmen jestsel bir içtepiye sahip bir ritim duygusu ortaya çıkarır. Resimsel bir dile çevrilmiş bu düşünce süreci deseni figürle, grafiği resimsel formla, gerilimli bir boşluğu güçlü bir şekilde toparlanmış boya ile birleştirir. Resimlerindeki en önemli özelliklerden birisi boyanın çok çeşitli şekillerde kullanılmasıdır. Bir defada sürülmüş kalın boya katmanlarının yanısıra kat kat sürülmüş ince ve zarif yüzeyler vardır. Bu süreçten de iki yaklaşım ortaya çıkar: Birisi hassas, içe dönük, diğeriyse pervasız ve baskındır. Bu da sanatçının tüm yapıtlarındaki genel özelliği vurgular; lirik olduğu kadar, dramatik ve sert bir anlatıdır bu.

"Parçalanan Gece", "Renkli Boncukların Serüveni" gibi resimlerine bakıldığında onlardaki resimsel mantığın yanısıra yoğun bir şiirsel düşünce süreci de kendini hemen belli eder. Özellikle kararlı ve ödün vermeyen bir çizginin hâkim olduğu yapıtlarda çok belirgindir bu nitelik. Gülden Artun için yaptığı tüm işler (resim, desen, baskı ve objeler) kendi yaşantısıyla içiçedir. Politik içerikli yapıtlarında da toplumsal eleştiri bire bir verilmez, konuyu sanatçı kendi diline çevirir ve ince bir mizahla sunar bize. Objelerinde malzemenin duyumsal özelliği ile çalışır, eşyanın yapısından oluşan fikirler, çağrışımlar bu yapıtlarda yerlerini alırlar, sonuçta zaman içindeki insan olgusu ortaya çıkar.

Resimsel, desensel oluşum onun duygu, düşünce ve etkileşiminin işlevini yansıtır. Yapıtlarındaki yoğun gizemin dayanağı, gerilimlerin ve karşıt güçlerin canlı bir şiirselliğe dönüşümünün hissedilmesine olanak sağlanmasında yatar.

Vali Konağı Cad., Prof. Dr. Orhan Ersek Sok. 44, Nişantaşı 34365, İstanbul
(212) 247 08 99 - 234 13 46 Faks: 247 97 56



Bir gün Gülden Artun’un atölyesine gittim, renklerin, resimlerin dünyasında kayboldum. Renklerin hayattan avladığı imgelerin bütünüydü çünkü onun desenleri, çizgileri, öyküleri...

Yatay, dikey çizgilerle bir oyun oynuyor sanki Gülden Artun, renklerin gizini, düşünü tuvallerine geçire geçire resim yapmanın doyumuna ulaşıyor. Dünya onun için bir ağ değil ama duyguların, yaşamların birbirine bağlanması, iletişimin ilişkilerde akıp durması insanı ağlarla çevrili bir dünyada yaşadığına inandırıyor. Neonların kelebeklerle dostluğu olsun, yıkılan duvarların sıkıntısı olsun (bir yerlerde yeni duvarlar örülse de) insana bir göç havası, olgusu yaşatır hep imgeler dünyası. Hayata iyice açılmış, şaşkın şaşkın bakan bir gözün kirpiklerine yüklenmiş ne çok soru gördüm beynimi oyup duran. Bir kayığa yüklemişim gibi varımı yoğumu, gelecek ne kadar belirsiz olursa olsun, “nar” tanesi gibi saçılıp dursam da bir yerlere, bende yaşayanları yanımda götürüyorum gideceğim yerlere. Yaşadığım onca acı, sevinç benimle gelecek elbette bilinçaltıma taht kurmuş bir biçimde. Çünkü Gülden Artun, fırçalarıyla uzanıp belleğinin en dibine, yaşadıklarından süze süze renklerin dünyasında kendine yepyeni bir yol bulmaya çalışıyor, yapyalın. Onun yaşadıklarıyla, geçmişiyle benim (tablonun karşısında duran benim) yaşadıklarımın, geçmişimin tıpatıp birbirine benzemesi gerekmiyor. Kendi yaşadıkları üzerinden bana yaşadıklarımı anımsatıyor ya onun renkleri, imgeleri, resimlerinin öyküleri, bu da büyülü, farklı, yoğun, çekici bir dünyaya adım atma değilse, başka nedir ki! “Parçalanmış Gece”ye bakarken bir yanda da aklımda “Madımak Tespihi” vardı bir yangının çılgınlığında büyüyen çığlıkları gözümün önüne getiren. “Alabora” olmuş günlerin kafamı karıştıran görüntülerine taşlaşmış görevlilerin, yalnızca kravattan oluşan duygu, düşünce yoksunu memurların, düşlerine kendini kaptırmış insanların dünyası... karşıma çıkıveriyor hiç ummadığım bir anda. Yaşadığı dönemin sorunlarından da ince çizgiler yansıyor onun düşle gerçek arasında oluşturduğu resimlerinde. Sorudur bizi biz eden, resmin, rengin devinimlerine kapılıp gittiğimiz, hayatın gizini çözmeye çalıştığımız. Sorularla bir resmin, ressamın onurlu duruşu, omurgası ortaya çıkar. Yanıtın alınıp alınmaması önemli değildir can alıcı sorulara, çünkü sorulardır düşünme sistemimizi harekete geçiren, gözümüzü açan, dünyayı kavramaya çalıştıran. Kimi zaman bir merdivenle tırmandım nereye gittiğimi bilmeden; hassas ve baskın bir dünyayı taşıyorum yüreğimde çünkü. Kimi zaman yön duygumu yitirdim, yıkılan bir duvarın altında kalacakmışım duygusuna kapılıp; sürekli ikilem içinde girip çıktım renklerin, fırçaların ince, duyarlıklı dünyalarına. Gülden Artun’un resimlerinde zihinle gövde arasında sürekli gidipgelen bir devinimin olduğunu seziyorum (görüyorum) fırçaların, boyaların baştan çıkarıcı çekiciliğinde. Onun resimlerinde parçalanırken bütünlenen, ironi dünyasından oyuna geçip giden de nahiv bir yolun uzandığını görüyorum.

An/ların yarattığı duygusal, düşünsel, mekâns hüzün yüklü bir sürekliliğin içinde buluverdim kendimi Gülden Artun’un bu yepyeni yapıtlarında.






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi