sergirehberi.com

 
SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Haftanın Sergileri  •  Güncel Sergiler  •  Gelecek Sergiler  •  Geçmiş Sergiler

Futbolu Seviyorum // I Love Football
Murat 
Tosyalı

Sergisi



05.02.2013 - 26.02.2013



Mabeyn Gallery 
 

Nüzhetiye Cad. No: 63 Başmabeynci Köşkü
Merkez Beşiktaş İstanbul

212-261 60 60


www.mabeyngallery.com






Detay Bilgi


Detay Bilgi


“...HER ŞEYE GEBE OLDUĞUNU BİLİYORUM FUTBOLUN...”

Murat Tosyalı'nın üretimi bize kimlik kategorilerini eleştirel bir gözle düşünme fırsatı sunuyor bir kez daha... Bu kategorileri neden verili kabul ettiğimizi kendimize sormamıza ve bu kabul edişle nasıl normalize olduğumuzu, nasıl kategorilere girdiğimizi, nasıl özgürleşebileceğimizi anlamamıza yardım ediyor.

Güreşi konu aldığı 'Er Meydanı' adlı ilk solo sergisinde 'Benim meselem güzellikle ya da çirkinlikle ilgili değil. Daha ziyade mücadelenin, üstün gelme-yenik düşmenin, paylaşmanın resmini yapmakla ilgileniyorum' diyordu.

Güreşteki erk mücadelesiyle ilgilendiğini belirten sanatçıya göre “Erk savaşımı, ne Doğu’ya ne de Batı’ya ait. Bu insanlığa ait kültürel bir gösterge”ydi.

Er Meydanı’nda, Ata sporu güreşin yağlı kahramanları tuvalde yerlerini alıyor, son derece şematik bir biçimsel dille resimlenen bu pehlivanların, toplumsal cinsiyet mağduru mu yoksa arzu nesnesi seyirlik kahramanlar mı olduğuna izleyici karar veriyordu. Murat Tosyalı, Yılmaz Güney, Zeki Müren’den sonra erkeklere ve erkeklerin kime hayran olduklarına böylelikle bakmaya devam ediyordu.
Yılmaz Güney, portresinde jeste yer vermeyerek adeta bir Yılmaz Güney pictogramı yapmayı deniyordu.

Davalık rütbeli kanlı askerinin aksine Güney portresi aracılığıyla Güney'e bakma alışkanlığımız üzerine düşünmemizi istiyordu.

Güney'den güreşçilere ve bu sergideki futbolculara değin süren bu macera sanatçının deyişiyle “kendi kendine gelişen bir araştırma.”

Tosyalı'nın “Erkekliğin farklı biçimleri konusunda” düşünmesinin neticeleri. Tosyalı bu macera üzerine şöyle diyor:

“Ancak bu bilinçli verilmiş ve uygulanan bir karar değil. Her bir çalışma bir diğerine bağlanıyor ve ötekini çağırıyor. Konunun içine girdikçe daha önce fark etmediğim ayrıntıları yakalıyor gibi hissediyorum. Ve bu ayrıntılar beni bir başka konuya taşıyor. Gündelik yaşamın sıradanlığı içinde şekillenen bedenlerin taşımayı sürdürdüğü küçük farklılıklarla ilgileniyorum. Beden, hiç farkında olmadan içinde bulunduğu çevrenin bir yansıması, taşıyıcısı haline geliyor. Moda endüstrisini düşün mesela; Gaultier’in, D&G’nın reklamlarındaki genç, zayıf ama kaslı, parlak çocukları. Bunlar bir endüstrinin ürünleri. Ruhları yok, bedenden ibaretler. Ya da askerler... Onlar da bir görevi yapmak üzere programlanmışlar. Hiç kimse bir askerin ne hissettiği, sevgilisini özlediği, o gün içtimaya katılmak yerine Nietzsche okumak istediği ile ilgilenmez.

Hem kadınlar hem de erkekler için yerine getirilmesi gereken işlevden ibaret olan hayatlar var. Aslında feminist hareketin yıllardır kadınlar için verdiği mücadelenin bir benzeri hayatın içinde para kazanmak, vatanı korumak, yarış kazanmaya indirgenen erkekler için de verilmesi gerekiyor. Makineleşmiş hayat, kadınlara farklı erkeklere farklı yerlerden vuruyor. Benim bilinçli olarak yaptığım, sadece bu farkındalığı üretmekte ısrar etmektir.”

Pehlivan tablolarından futbolcu portrelerine gidişatın, sanatçının bir bedene indirgenen ve güç odağı olmak dışındaki işlevlerini yitiren erkekliğe yaptığı eleştirinin önemli elemanları.

Tıpkı güreşmek gibi futbol oynamak, futbol izlemek, futbolcuyu seyretmek erkekliği, ataerkil yapıyı, güç ve iktidarı sembolize ediyor.

Bu resimler aynı zamanda Aykut Kocaman'ın Ahmet Tulgar'a verdiği yanıtı da içeriyor mu?

-Başarısızlıktan çok mu korkarsınız? Bu korku şimdi daha da mı arttı?
Futbolu iyi bildiğimi düşünüyorum.

Futbol oynamak, oynatmak anlamında değil, futbolu genel anlamıyla iyi bildiğimi düşünüyorum. Dolayısıyla her şeye gebe olduğunu biliyorum futbolun... Bugün başarı halinde konuşulan şeylerin yarın başarısızlık halinde konuşulması, başarısız olana da aynı ilginin gösterilmesi gerektiği kanaatindeyim. Ben başarılıyken de konuşabilmeli, başarımın nedenlerini anlatabilmeli, başarısızken de konuşabilmeli, bu kez de başarısızlığımın nedenlerini anlatabilmeliyim. O zaman konuşamayacağım, konuşturmayacakları için şimdi de konuşmak istemiyorum...”

Kocaman'ın futbolun kendine has psişik ve fiziksel ekonomisiyle ilgili anahtar sözcükleri, Tosyalı'nın futbol dünyasının ikonlarını tekrar boyamak için tercihini major bir kültürün baş aktörlerinde kullanışını ifşa etmeye yardımcı oluyor. Yeniden üretilen bu futbolcular, gazete sayfalarından tuvallere yerleştiklerinde üstelik bilgisayarda o hepimizin yapabildiği photoshop programını hatırlatır bir estetik görünüme sahipken en çok başarı odaklı bu sporun endüstriyel yüzüyle ilgili bir ironiyi açığa çıkarıyorlar. Elle üretilmiş resimlerde bilgisayar görselliğini andıran bu estetik onların ait olduğu endüstriyel dünyanın bütün ilişkilerine referans vermekte gecikmiyor.

Öte yandan erkekliğin sabitlenemezliğinin, hiçbir kategorinin kadınlığın da, eşcinselliğin de, bu değişime açık, sonsuz kere değişimi mümkün kılan görselliğe atıfıyla altını çiziyor. Futbolun her şeye gebe oluşu, Kocaman'ın dişi bir metaforla anlattığı hayata benzerliği; iktidarın, ezilenlerin, ezenlerin, arzunun, arzu edilenlerin, arzu etmenin, bakışın, bakmanın, başarının, başarısızlığın üzerine kurulu ama nihayetinde bir oyun oluşu bu sergiye konu olan tüm erkek portreleri, yapılışlarına dair neredeyse hiçbir ipucu taşımayan, Murat Tosyalı'nın yapma izini silen, onu bir bilgisayar gibi algılamamıza olanak veren üslubuyla birlikte portre sanatını da gebe bırakıyor. Teknolojinin görme biçimlerinden....


Ayşegül Sönmez, Ocak, 2013.






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi