sergirehberi.com

 
SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Haftanın Sergileri  •  Güncel Sergiler  •  Gelecek Sergiler  •  Geçmiş Sergiler

Yedinci Kıta - 16. İstanbul Bienali



14.09.2019 - 10.11.2019



Pera Müzesi 
 

Meşrutiyet Cad. No: 65
Tepebaşı Beyoğlu İstanbul

212-334 99 00


www.peramuzesi.org.tr


Pazartesi günü hariç her gün 10:00-19:00 (Pazar 12:00-18:00) saatleri arasında gezilebilir.



Basın Bülteni


Basin Bulteni


16. İstanbul Bienali | Yedinci Kıta | 14 Eylül - 10 Kasım 2019

Pera Müzesi, İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından düzenlenen, 16. İstanbul Bienali'ne ev sahipliği yapıyor. Fransız küratör, yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud'nun küratörlüğünü üstlendiği bienalin başlığı Yedinci Kıta.

Bourriaud, Bienal'e ev sahipliği yapan her bir mekânın, serginin bir yönüne karşılık geldiğini söylüyor. Pera Müzesi, paralel dünyalara ait bir antropoloji müzesine, kurmaca arkeoloji ve tarihi yeniden icat eden sanatçılar için bir yere dönüştürülüyor. İstanbul Bienali kapsamında Pera Müzesi'nde 13 sanatçının geçmişi yeniden keşfe çıkan eserleri görülebilecek. Sanatçı listesi, Anzo, Pia Arke, Charles Avery, Norman Daly, Ernst Haeckel, Evru/Zush, Sanam Khatibi, Melvin Moti, Glauco Rodrigues, Luigi Serafini, Paul Sietsema, Simon Starling ve Piotr Uklański'den oluşuyor.

Yedinci Kıta sanatı, insanın etkilerini, takip ettiği yolları, bıraktığı izleri ve insan olmayanlarla etkileşimini araştıran bir antropoloji olarak tanımlıyor. Bienal ana başlığını, Antroposen çağının küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu'nun ortasındaki devasa atık yığınından alıyor. Popüler bilimde “Yedinci Kıta” olarak anılan bu kütle, 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığınından meydana geliyor. İnsan atıklarının okyanusun ortasında yeni bir kıtanın oluşumuna sebebiyet verdiği bu olay, 16. İstanbul Bienali için ekolojik sorunlar karşısında sanatın güncel durumunu pek çok sanatçı, düşünür, antropolog ve çevreci ile birlikte araştırmak için bir çıkış noktası oluşturuyor.

2015 yılından itibaren İstanbul Bienali mekânlarından biri olan Pera Müzesi, bu yıl da üç katında bienali ağırlıyor. Bienal kapsamında, arkeolojik sanatın öncülerinden biri olarak kabul edilen Norman Daly'nin kırk yıla uzanan kapsamlı ve detaylı çalışmasının ürünü olan Llhuros Medeniyeti de ilk kez bu ölçekte sergilenecek.

Fransız yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud'nun küratörlüğünde, 14 Eylül–10 Kasım 2019 tarihleri arasında ücretsiz olarak düzenlenecek Yedinci Kıta başlıklı bienalde, üç farklı mekânda (Tersane İstanbul, Pera Müzesi ve Büyükada), 26 ülkeden 57 sanatçı ve sanatçı kolektifinin eserleri sergilenecek.

16. İstanbul Bienali'nin Pera Öğrenme ve Pera Film iş birliğiyle geliştirdiği programlar da sergi boyunca müzede izleyiciyle buluşacak.



16. İSTANBUL BİENALİ

İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Koç Holding sponsorluğunda düzenlenen 16. İstanbul Bienali, bu yıl 14 Eylül-10 Kasım 2019 tarihleri arasında düzenleniyor.

Fransız yazar ve akademisyen Nicolas Bourriaud'nın küratörlüğünde gerçekleşen 16. İstanbul Bienali, Yedinci Kıta başlığıyla insanlığın sebep olduğu doğal veya kültürel atıklara antropoloji ve arkeolojinin araçlarıyla bakan güncel sanat çalışmalarına odaklanıyor. Başlığını okyanuslarda yüzen devasa atık yığınına verilen isimden alan bienal, sanat ve ekoloji arasındaki ilişkiyi de tartışmaya açıyor. Şehrin üç farklı noktasına yayılacak ücretsiz sergilerin yanı sıra çeşitli buluşmalar, konuşmalar ve film programıyla farklı bakış açıları da Yedinci Kıta'ya dahil edilecek.

Japonya'dan Arjantin'e, ABD'den Polonya'ya, İran'dan Tayland'a dünyanın dört bir yanından 25 ülkeden 56 sanatçı ve sanatçı kolektifinin eserlerine yer verecek bienale Türkiye'den 8 sanatçı katılıyor. 36 sanatçı İstanbul Bienali için yeni eser üretiyor.


YEDİNCİ KITA TEMASI HAKKINDA

İçinde yaşadığımız dünyanın yeni bir jeolojik çağa girdiği konusunda pek çok bilim insanı hemfikir. Antroposen adı verilen bu yeniçağın en belirgin özelliği ise, ona jeolojik faaliyetlerden ziyade insan faaliyetlerinin yol açmış olması. Antroposen'de gezegenin insan eli değmemiş köşeleri gitgide azalırken, yerleşim merkezleriyle diğer canlıların paylaştığı kırsal arasında var olduğuna inanılan kültür-doğa ayrımı da ortadan kalkıyor. Dünya, şehirlerin tek bir megapolde birleştiği, merkezi olmayan, tamamen insan üretimi bir mekâna dönüşüyor. Canlılar ile makinelerin, doğal ile yapay zekânın iç içe geçtiği bu çağda sanat ise giderek insanı merkezine almaktan vazgeçerek yönünü insan ile insan olmayan arasındaki sınırın geçirgenleştiği bir dünyayı araştırmaya doğru çeviriyor.

Yedinci Kıta sanatı, insanın etkilerini, takip ettiği yolları, bıraktığı izleri ve insan olmayanlarla etkileşimini araştıran bir antropoloji olarak tanımlıyor. Bienal ana başlığını, Antroposen çağının küresel ısınmayla birlikte en gözle görünür sonuçlarından biri olan, Pasifik Okyanusu'nun ortasındaki devasa atık yığınından alıyor. Popüler bilimde "Yedinci Kıta" olarak anılan bu kütle, 3,4 milyon kilometrekare genişliğinde, 7 milyon ton ağırlığındaki bir plastik yığınından meydana geliyor. İnsan atıklarının okyanusun ortasında yeni bir kıtanın oluşumuna sebebiyet verdiği bu olay, 16. İstanbul Bienali için ekolojik sorunlar karşısında sanatın güncel durumunu pek çok sanatçı, düşünür, antropolog ve çevreci ile birlikte araştırmak için bir çıkış noktası oluşturuyor.


NICOLAS BOURRIAUD, KÜRATORYAL METİN

16. İstanbul Bienali'nin başlığı bir film adını andırıyor; Yedinci Kıta'nın çağrıştırdığı imge böylesine güçlü. Pek çok kişinin bildiği gibi, bu terim şu anda okyanuslarımızın en az 3.4 milyon kilometre karesini kaplayan devasa bir plastik atık kütlesini ifade ediyor. Bu alan, Türkiye'nin yüzölçümünün neredeyse beş katı. Atıklardan oluşmuş yepyeni bir dünya. Ama Kristof Kolomb'un keşfettiği diğer "Yeni Dünya"dan farklı olarak, bu dünyayı biz farkında bile olmadan kendimiz yaratmışız. Yarattığımız şey, tam olarak istemediğimiz şey. Reddettiğimiz her şeyden oluşan bu kıta, Antroposen çağın nihai sembolü.

O milyarlarca atık parçasından bazıları hâlâ ayırt edilip tanımlanabilir nesneler halinde, bazılarıysa moleküllerine kadar ayrışmış. Bunların arasında bitkiler ve hayvanlar yaşıyor, dört bir yanlarını ise su ve okyanusun jeolojisi kuşatmakta. Yedinci Kıta inanılmaz derecede karışık ve girift bir ortam.

Bienali planlarken, bu dünya ile kabul edilen norm ve kültürlerin de neredeyse hücresel boyuta kadar parçalanmış halde olduğu kendi dünyamız arasında koşutluk kurdum. Her şey hızla değişiyor. Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, bu parçalanmanın sonucunda ya da belki buna tepki olarak, dünyadaki bütün ülkelerde milliyetçi hareketlerde artış yaşanıyor. Artık merkezler veya yekpare düşünme biçimleri yok, bir nevi ayrık düşünce takımadaları var denebilir.

İstanbul'a, yüzyıllar boyunca insanların ve ideolojilerin karşı karşıya gelip yoğrulduğu bu şehre, yeni "merkezsiz" dünyamızı, Yedinci Kıta'mızı keşfe çıkmaları için 26 ülkeden 57 sanatçı davet ettik. Onlar bu dünyanın antropologları olacak da diyebiliriz. Bienalde yer alan her sanatçının çalışmaları bir şekilde bu amaca gönderme yapacak.

Günümüzde sanatçı, eskisinden daha çok, mutlak öteki rolünü oynamalı, varolan ya da kabul edilen şeylere bağımlı olmayan, ayrı bir duruş ortaya koyan kişi olarak görülmelidir. Sanatçılar, bilinçsizce yarattığımız şeyleri bize gösterebilir. Kültürlerini değiştirip yeniden oluşturan, yeni kültürler yaratan kabile temsilcileridir onlar.

Bu yeniden yaratım, 16. İstanbul Bienali'nin anahtar temasını oluşturuyor. Örneğin, Pera Müzesi'nde, sanatçılar Norman Daly ve Charles Avery, insanı içine çeken iki yeni dünya yarattı. Piotr Uklanski, Polonya ile Türkiye arasındaki tarihi bir olayı yer yer gerçeklere dayanarak, yer yer de tamamen kurmacaya kaçarak irdeliyor. Bu arada, sanatçılar bir nevi teknolojik yaklaşım geliştirdi, bunlara yeni ayinler de eşlik ediyor. İnsan yapımı nesneler, insanlar ve diğer yaratıklar, bitkiler ve mineraller tıpkı okyanusta olduğu gibi, burada da sergi mekânında bir arada bulunuyor.

Ama asıl önemlisi, bütün bu sanatçıların yeni düşünceler, yeni araştırma alanları, araştırılacak yeni nesneler yaratıyor olması. Onlar bize mesaj getiren uzaylılar, yabancılar. Bana kalırsa, bütün bienalin mesajı da bu: Günümüzde, bu yeni dünyada hepimiz yabancıyız, birbirimize yabancıyız ve bu duruma alışıp bunu yaşamda işe yarar ve uygulanabilir bir şeye dönüştürmemiz gerekiyor.






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi