SergiRehberi Arşivinden:
Güncel Sergi
Gelecek Sergi
Geçmiş Sergiler
Görseller
Sherwood'un Uçan Tombul Efeminesi - Levent Çalıkoğlu
Sherwood'un Uçan Tombul Efeminesi
Levent Çalıkoğlu
Klasik resimde, bir mekan derinliği yaratma ihtiyacından doğan perspektif yöntemleri, modern çağ resim yorumlarında önemli bir rol oynamaz. Atmosferin uzaklık-yakınlığı içerisinde nesneleri belirleyiş tarzına dayanan hava ve çizginin tualin derinlerine doğru yatık paralleler meydana getirmesi esprisine dayalı çizgi perspektifi uygulamaları, üçüncü bir boyut yaratma gereksinmesini karşılasa da, bu tekniklere rağbet etmeyen bazı resim üslupları izleyicisiyle daha birebir kontakt kurabilen, duygusal yoğunluğu eşit ölçüde paylaşılan bir etkiyi yansıtabilir. Bizans duvar resim ve ikon geleneği uygulamalarında görülen bu yüzeyci tavır günümüzün kişisel biçim yaratma sınırsızlığına inanan, sanatın katı kurallarına kafa tutan özgür sanatçı vizyonunun inandığı ve yöneldiği bir tutumdur. Yüzeyde espasa ve farklı hacimlerdeki birikimlere dayalı, bir nevi sürprizli bir gelişmeyi izleyen ve bundan da haz duyan, yaşadığımız dönemin verdiği görsel veri kaynaklarına vizüel (görsel) bir bakış açısıyla yaklaşan Altan Çelem resminin, Bizans ikon ve fresk tasvir anlayışıyla bazı açılımlarda aynı düzlemde buluştuğu kesindir. Yüzeyde biçimleri tek bir planda toplamayı amaç edinen bu tür uygulamalardaki nesne ve figür plastisiteleri bir yandan motifi yüzeye yamalanmış, dekupe edilmiş izlenimi uyandırması diğer yandan da her bir parçanın kendi zeminini oluşturması ve kendi espasına oturması, bunun da genel bütün içerisindeki hacim oluşturma ilkesiyle bağıntılı olduğunu gösteren Altan Çelem resmi için de, açıklanabilir bir kavram olma özelliğini korumaktadır. Buna karşılık parça-bütün ilişkisi gözetilerek kendi içerisinde tutarlı her bir öykünün bütünü oluşturduğu Çelem kompozisyonlarında figürlerde karar verilen oranda bir frontalite veya plastisiteye rastlamaktayız. İzleyicisini algı konumunda aptallaştıran, herhangi bir parça kendi içinde tutarlı olabileceği ölçüde, diğer hacimlerle olan ilişkisinde üreticisinin karar verdiği tek taraflı eğlencelik bir oyuncunun kuralları sınırında var olabiliyor. Altan Çelem resmini Bizans ikon ve fresk geleneğiyle bağdaştıran diğer önemli bir unsur da ışık-gölge bağıntısına hassasiyet göstermemesidir. Klasik resim uygulamalarında belirli bir kaynaktan beslenen veya kendi içinden yükselen ışık-gölge kontrastını sağlayan tercih; saf ve düz renkler kullanılarak yapılan bir resim şeması için genel geçerli kuralı olmamaktadır. Bu durum nasıl ki Doğu ve İslam resim geleneğine masalsı ve gerçek ile düş arasında git gele dayanan geniş imkanlar sağlıyorsa Altan Çelem resminin renk kavrayışının ulaştığı etkiye de açıklık kazandırabilmektedir.
İkon geleneğindeki ustanın ince hesaplamalarla belirli ebadlardaki yüzeyi kurgulamasına karşılık, Çelem'de bu tutum tam tersi olarak spontane oluşumlara yönelir. Pentürün sağlayacağı serüvene kucak açan ve her yeni motifle yeni kurgulamalara gebe kalınabileceğine inanan bu yöntem Çelem'in varolanları özümseyiş ve kendine has bir filtrede birleştirebilme mentalitesini işaretler. Tiplerinin duruş ve mizaçları, aralarındaki basit ama o ölçüde kopuk diyalogları, eklem yerlerinin plastik oyuncakları andırır kesik hareketleri Altan Çelem resmini soğuk ama (neşeli?) bir animasyon film havasına büründürürken, kimilerince "Çocuk Dünyası Resmi" olarak nitelendirilen bu motif ve nesneler birlikteliği, sanatçının yaşadığı "GÖRSEL ÇALKANTILAR ÇAĞI" yla olan içli-dışlı diyaloğuyla ilişkilendirilebilecek bir çözüm mantığıyla daha akıllıca bir eleştiri seviyesine ulaştırabilir. Grafik tasarımlar sayesinde çeşitli imge bombardımanlarının pazarlanışına "HAYIR!" diyemeyecek kadar açık olan algı dünyamız, her geçen gün yeni formül ve kalıplarla doldurulmaya çalışılıyor. Bu durumda Çelem'in içinde bulunduğu kaotik ortamın sabitliklerine takılmadan, seçkici davranarak oluşturduğu imler, herşeyden önce doğal bir tavrı ifade eder. Açılımında "Fenomenolojik Naiv Tavra" isabet eden bu tutum, çevresinde yer alan maddi ve manevi kültür varlıklarına yalın olarak yaklaşır. Bu hem Altan Çelem'in değer verdiği pratik dünyayı oluşturur hem de varlıklarına kendisinin karar verdiği "şeyleri" tümler. Sanatçı bu varlıklarla ister ilişki içerisinde olsun ya da olmasın, ister değer versin ya da vermesin her biri kendi biricikleri içerisinde vardırlar. Bu bağlamda pentürün bir ucundan dalan pervaneli bir uçak, meraklı bir kedi, klasik bir heykel kaidesi üzerinde yükselen zırhlı bir asker, Altan Çelem'in algı bütünlüğünün çeşitliliğine dair işaretler sunsa da herbiri kendi salt varlıkları içerisindeki yerlerini korurlar. Bu tercihin Çelem'e ithaflandırılan, aslında hiç de doğru olmayan diğer bir yakıştırma da tank, gemi, uçak gibi motiflerden hareketle anti militarist bir fraksiyona bağlandırma ihtiyacıdır. Bu tür eğilimlere resim tercihi içerisinde yüz vermeyen sanatçı sadece resim yapmanın getirebileceği bir etik kaygıyla hareket eden bir tutum içerisindedir. Bu bağlamda da izleyicinin yüzeyde yer alan nesne ve motiflere karşı herhangi bir önyargıyla yakınlaşması anlamlandırmayı farklı ve yanlış bir boyuta kaydırabilir. Bir mesaj kaygısı taşımayan bu motiflerin yüzeyde dekupe haldeki varlıklarına sanatçının renk tercihinin de tesiri büyüktür. Doğu ve İslam minyatür sanatçısının doğal bir gelişimle kullandığı ve bunları gözlemleyip kendisine mal etmeye çalışan bazı Batılı Modern Çağ sanatçısının da kavrayabildiği gibi renk farkları yoluyla erişilen perspektif sonuçların saf ve düz etkiyi arttırdığı bilinen bir gerçektir. Bir düzlem üzerinde sıralanan renk tonlamalarının, birbirlerinden farklı derinlik izlenimine sebebiyet verdiği gerçeğine de bu üsluplarda sık sık rastlanır. Bu bilinçle figür oluşumlarında spontane bir gelişim sergileyen Çelem'in renk uygulamalarında da aynı geçerliliği tercih ettiğini söylemek mümkün. Önceliği bulunarak kendi hacminin yüzeyiyle etkileşim içinde olan nesne veya figürde kullanılan güçlü veya yumuşak renkler yama edilmiş izlenimini güçlendirebilecek türdedir. Gelişim içerisinde birbirlerinin tamamlayıcısı olarak, üreticisinin davetkarlığına cevap veren türde gelişen bir uygulamada dengeyi bozabilecek herhangi bir parça rahatlıkla feda edilebilir Altan Çelem tarafından.
Bu bağlamda Çelem'in birbiri içerisinde uçuşan düzlem ve hacimler çok boyutluluğunun, Vatikan Meydanı etrafında dönen (Doğu Alman kaynaklı) bir animasyon film havasını andıran "Oradaydım" adlı kurgulamasında bahsettiğimiz karakteristik özelliklerin tümünü belgelemek mümkün. Burada bir animasyon filmden fırlamış ama olabilirliği yüksek bir turist kafilesinin görüntüsünü saklayan bir fotoğrafçının belgeselci tavrına eş bir durumla karşı karşıyayız. Bağımsız veya birbirleriyle ilintili her bir parça (perspektif vermesine rağmen meydanı çevreleyen Saray yapısı dahil) sabit olmayan yüzeye yama edilmiş izlenimini uyandırır. Sırtlarından çubuklarla destekli bir kukla tiyatrosunun figüranları bağlarını koparmış kendi başlarına alakasız bir arenada dolanıyorlarmış gibidir. Bu etkide hacimsel olarak izleyicisini aptallaştıran minyatür bir fil veya boğanın varlığı yadırganmaz. Hatta espasın sabitsizliği genel kurgunun farklı bir düzleme asıldığına dair işaretler sunar. Renk tercihi yumuşadığı veya kontrastlığa dönüştüğü ölçüde yüzeyleri birbirinden ayırır ya da yakınlaştırır. Diğer resimlerden damıtılmış ve "Oradaydım" adlı resimle tinsel bir yakınlık sergileyen "Orada" adlı çalışması ise Çelem'in yüzeye dahil edebileceği veya çıkarabileceği parçalar arasındaki hassas denge ve varlık ilişkisini belgeler. Kurgu içerisinde her türlü motif rahatlıkla yer bulabilir. Bu pentür diğer çalışmalarından farklı olarak- sol alttan yüzeye dalmaya çalışan gölge figür gibi- kavramsal bir paradoksa sürükler izleyicisini. Resmin neredeyse dörttebirlik alanını kaplayan üst kısımdaki mavilik hem gökyüzü hem de deniz çağrışımıyla bu paradoksu temellendirir. Mavilik, espasa asılıdır fakat bir gökyüzü veya deniz olamayacak şekilde çerçevelenmiştir. Ancak algı bütünlüğü zengin bir izleyici maviliğin içindeki üçgen motifin bir uçağın kanadına ait olabileceğini kestirebilir. Aynı şekilde resmin ana karakteri olan üstü çıplak "Orada" bulunan yarı maskeli (veya pudralı) tip ise olayın nerede geçmekte olduğunu çetrefilleştirir. Havlusu ile birlikteliği mekanın bir plaj olma olasılığım güçlendirse de bir sirk veya gösteri sonrası kurulanan bir trapezcinin kimliğini yansıtır. Vücudunun üst kısmındaki renk sürümünden kaynaklanan doku oluşumları resmin geneliyle bir tezat yaratmaktadır. Oluşturulan kurgu bir nedenselliğe değil biricikliğine borçludur varlığını.
Görüldüğü üzere Altan Çelem her ne kadar hasmı bulunmayan tekli bir satranç oyununun yenilgisiz bir oyuncusu gibi hareket etse de, görüntüleri yorumlayabilen, zekice kurguları ayırdedip aynı paydada buluşabilme çabası içinde olan izleyicisine karşı da hassas bir bağlılık duymaktadır.
|
Serginizi burada duyurabilirsiniz...
Hizmetlerimiz
sergirehberi@gmail.com
|
|
|
|