SergiRehberi Arşivinden:
Güncel Sergi
Gelecek Sergi
Geçmiş Sergiler
Görseller
Gencay Kasapçı`nın Ağaçları - Jale ERZEN
Gencay Kasapçı`nın Ağaçları
Jale ERZEN
1974'de uzun yıllar sonra Los Angeles'den Türkiye'ye döndüğümde Gencay Kasapçı tanıdığım ilk Türk sanatçılarından biri oldu. Onun 1962'lerden 1970'lerin ortalarına dek çalıştığı, renk ve hareket nüansları ile dolu soyut optik resimlerine çok ilgi duymuştum. Türk sanatını daha yakından tanıdığımda bunların resim tarihimizde çok özel, benzeri bulunmayan aşamalar olduklarını düşünmüştüm. Bu değerlendirmem değişmedi, ama sanıyorum bugün bu resimleri anımsayanların sayısı çok az. Unutkanlık ve reklâmı yapılmayana karşı şüphecilik milli özelliklerimizden biri.
Gencay birkaç yıldır, artık kimsenin pek ilgilenmediği, ilgilense de çok kolay göremeyeceği ağaçlara bakıyor, onların toplu ve tek tek portrelerini yapıyor.
Bir sanatçının duraklarını tayin eden, öncelikle onun iç âlemindeki yalnız yolculuktur ve bu yolculuğun kendi coğrafyası, kendi süreklilik mantığı vardır. Ama bir de dış koşullar var. Sanatçı için bunlardan en önemlisi tarihle koşut düşmek.1968'de Gencay, Milano'da Zero grubu içinde yaptığı çalışmalarla Ankara'ya geldiğinde aldığı tepki biraz da, Mondrian'ın resimlerini ilk gördüğünde banyo seramiklerine benzeten eleştirmeninki gibi olmuştu. Gencay'ın yeniciliği o günlerde galerilerimizin yeniciliği ile denk düşmedi. Bir yandan buna üzülürüm, bir yandan da bugünkü ağaçlarının şiirinde o gün yaptıklarında olmayan bir insan yaşanmışlığı buluyorum. Bu ise günümüzde sanatçıların kendilerini kaptırmaya pek cesaret edemedikleri bir âleme davet ediyor bizi.
Gencay'ın yapraklarını dökmüş ağaçları rüzgârlarla konuşuyor, sislerle örtünüyorlar. Yıllar önce yaptığı mürekkep çizimlerinde ağaçlar birbirleri ile konuşurlardı, şimdi yan yana dursalar da suskunlar. Bunda insanın doğayı bölücülüğünün izi hissediliyor.
Bugün çiçek, çocuk, ağaç resmi, hele kendine benzerse gerici bir romantizm sayılıyor. Sanattaki tabular, özgürlük adıyla aslında her alanınkinden daha bağlayıcı. Bugün artık güzelliklerin gerçek olmadığı görüşü var. Ama Gencay'ın ağaçları farklı bir gerçekçilik, hatta sembolizm oldu. Her ağacı aynı ağaç, fakat hiçbiri benzer değil. İnsan yalnızlığının, bu yalnızlığın hem yere basan hem göklere uzanan binbir hali gibi ufuksuz bir sonsuzlukta yine sabahı, akşamı, mevsimleri bekliyorlar. Aklıma Melih Cevdet Anday'ın 'Truva Önünde Atlar' şiirinden şu mısralar geliyor:
"Ve alçalırdı sessizlik bir ağaç gibi Kök salardı sende ve bende, arayarak Toprağın sıraya dizilmiş suyunu."
Osmanlı minyatürlerinin servileri gibi kıvrımlarında rüzgârın hareketi, biraz da kadere baş eğen ama yine de sağlam bir varlığı anlatıyorlar. Ya da aniden bir güz ya da bahar fırtınasında savrularak, Gencay'ın 1968'deki optik resimleri gibi görseli bin bir kez katmerleyen renkli coşkularıyla yine de tüm yalnızlıkların ötesinden yaşamın deviniminden şiirler yolluyorlar. Ve sanat tüm tabulara rağmen insandan uzaklaşamıyor.
|
Serginizi burada duyurabilirsiniz...
Hizmetlerimiz
sergirehberi@gmail.com
|
|
|
|