sergirehberi.com


SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Tüm Sanatçılar Güncel Sergisi Olan Sanatçılar


Ekin Saçlıoğlu






SergiRehberi Arşivinden:
Güncel Sergi    Gelecek Sergi    Geçmiş Sergiler    Görseller

Kişisel Sergiler    Karma Sergiler    Metinler    Metin_detay    Özgeçmiş   


Bilinçler altında Yirmi bin Ekin - Evrim Altuğ

Bilinçler altında Yirmi bin Ekin

Evrim Altuğ

Önce resimleri görmeye, şimdi de bu harfleri okumaya başladınız.

Aman iyi ekin biçin, ama bakın; şimdi burada, normalde, 'hangi resim neyi anlatıyor' sorusunun hiç utanıp sıkılmadan, kalın kalın sanat tarihi kitaplarına çok-bilirkişilik edilmeden cevaplanması gerekiyor...

Ressam Ekin Saçlıoğlu, normal demesek de hiç de bile formel olmayan bir yaklaşımla, resimlerin de karanlıkta birşeyleri görebildiği ya da gösterebildiğine dair pek fosforlu inancını, üçüncü kişisel sergisine zamanı biteviye eken bir gece - gündüz döngüsüyle aktarmayı tercih ediyor.

Saçlıoğlu'nun ağırlıkla kare tuvallerde ürettiği, espasta boyut bonkörü bu resimlerindeki yakamozvari motifler, burada çok çok önemliler; resmin psikolojik, hatta adeta Freudyen ritmini ve algısal 'tını'sını biçimlendiren bu motifler (hatta bir resmin gizindeki mantarlara pek dikkatli ve temkinli bakınız), birer mum da, soytarı da, uçuşan dansçı kadınlar da olabilirler elbette; lâkin, onlara sadece 'motif' demek, ressamın yarı bilinçli, yarı düşte yaptığı bu bellek ekinine haksızlık olmuyor mu şimdi?

İşbu motifler, Ekin'in kişisel ve gündelik hayatından alıntıladığı, minyatür geleneğine kocaman selamlar gönderen soyutlamalar halinde, bir pencere üzerine parmakla yapılan o resimlerin masum ıslaklığı, buharsı boyutlamasını ve samimiyetini taşıyorlar çünkü.

Birer 'leit-motif', birer 'tin' vesikası, ressamın paletinin, düş darphanesinin varlık filigranları bunlar.

Anıştırıcı ve 'espas'ı kimi zaman kışkırtıcı, başka seferde ise ziyadesiyle 'yatıştırıcı'lar. Hatta, Ekin'sizler, çünkü pek 'tekinsiz'ler...

Keza bu resimler, satıh üzerinde Ekin'in ürettiği / ya da içine çekildiği 'Alice'vari âlemlerin de oyuncaksı mahlûkat bahçeleri olmaktalar; ördeklerin su borularıyla alt alta üst üste yaşadığı bir farkındalık âlemi bu; resimlerin tümüne bakmaya kalktıkta, hafıza denen beşeri 'kes - yapıştır' oyununun imge imge dokunmuş mantık tekstilleri hatta, bu önünde durduğumuz...pencereler.

Kapalı ve karanlıkken içeriyi, açıkken dışarıyı gösteren bir yetişkin - çocuğun dünya pencereleri bunlar. Soyutlamanın, giderek 'boyut'lamayla raksının kanıtları olmaktalar.

Bu laf kalabalığına inanmayan, her evde kaç pencerenin olduğunu, bu pencerelerin her birinin önünde ve ardında hangi manzaraların pusu kurduğunu da canı isterse düşünebilir zahir.

İnanmayanlara, bana bu resimlerin künyeleriyle anlattığı başka bir 'laf kalabalığı': Yirmi cüce halının üzerinde sırayla amuda kalkmış; bir de bakmışlar ki herşey 'lost'. Baktıkları yerde herkes, 'Atatürk'le dans eden kimin büyükannesiydi?' diye soruyormuş.
E bu durumda, 'alt yapı üst yapı' birbirine emanet demişler; ardından...'hazır bugün Daryo'nun doğum günü' diyerek, 'Atın Ölümü Mantardan Olsun' sözünü birbirlerine tekrarlatmışlar.
Kurtulamadıkları yeminler gibi.
Ölesiye korktukları tencerelerin düdüğünün keskin patlaması gibi.
Kendilerini kovalayan kırmızı ipler gibi...
Levent'in anlattığı gibi,
bir arkadaşın babasından referansla;
çok mu komik bu resimler şimdi ?

Prospektüse değil, ilâçlara inanır gibi bakın bu resimlere siz.

Etkilerini er - geç, sabah akşam göstereceklerdir.

Kaldı ki soyutlama görsel - nesnel - katı bir üslûp değil, Dünyanın dayattığı tüm pencerelere karşı öznel direnişin kudretiyle çerçevelenmiş, son derece biricik bir varoluş ve anlatı tercihidir.

Zaten bu yüzden bile, bu resimlerden beklenmeyen bir etki gördüğünüzde, sanat tarihçinize değil, ressamına başvurunuz demek yanlış olmaz.






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi