sergirehberi.com


SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Tüm Sanatçılar Güncel Sergisi Olan Sanatçılar


Ömer Uluç






SergiRehberi Arşivinden:
Güncel Sergi    Gelecek Sergi    Geçmiş Sergiler    Görseller

Sergiler    Metinler    Metin_detay    Metin_detay    Metin_detay   
Metin_detay    Metin_detay    Metin_detay    Özgeçmiş   


Ömer Uluç İçin Küçük Bir Yazı Sergisi - Ahmet Soysal

Ömer Uluç İçin Küçük Bir Yazı Sergisi

1. Yazı

Genellikle, resim üstüne yazarken, resmin belleğimizdeki durumunu "göz önüne" alıyoruz, "içimize" bakıyoruz, içselleşmiş resme ... Belleğimizdeki durumu, imgelem etkinliği beliriyor.
Bir Ömer Uluç resmi nasıl anımsanır? Bir oyunu yeniden kurarak?
Yazma, görmeden kopuk mu? bir yazının bakış açısından baktığınızda resmi göremezsiniz. Resim hakkında nerdeyse herşey yazılabilir. Değişik biçimlerde betimleyebilirsiniz. Değişik anlam düzenleri yükleyebilirsiniz. Resim üstüne yazma olgusu yeniden sorgulanmalı. Hemen sözcükler gerekmiyor. Hazır bekleyen söylemler var. Oysa karşımızda, belleğimizde yeni bir dünya var, "tutmuş" bir dünya, kendini kabul ettirmiş bir oyun. Bir sözcükler doğumu gerekli, hazır bekleyen sözcükler doğmamalı ya da ölü doğurnlara izin verilmemeli.

2. Yazı

Bu resme uygun bir söz.
Resmin aslında sözden ne kadar uzak olduğunu bu resim bize anlatabilir.
Bu resme uygun söz, sanat yazısı dilinin "alışılmış" eklemlemelerini, gramerini yadsımalı. Kendi dünyasının kendi grameri var bu resmin (birazdan değineceğim). İndirgenmiş bir gramer. Aynı yöntem-biçem ile aynı figürler ve az sayıda. Derinlik yok. Hikaye yok. Eleştiri yok. İndirgenmiş bir oyun var. Büyük konuşmak yersiz. Göndermeler indirgenmeli.

3. Yazı

Alay, alaya alma - neyi? Görsel düzeni, görsel gerçekliği - ve bunların taşıdığı anlamı? Dalga geçme. Matrak resimler.
Ömer Uluç bir yöntem-biçemi çıkarıyor karşımıza - gerçeklikten, "gerçek dünya" dan gelme figürler, bu yöntem-biçem aracılığıyla biçim değiştiriyorlar (sahiplenme, özümlenme) ve Ömer Uluç dünyasının figürleri oluyorlar. Artık Ömer Uluç dünyasındayız. Bir yansıtma dünyası değil, bir yan dünya.
Bir devamlılık takıntısı egemen bu dünyaya.
Yöntem-biçem, devamlı dalgalanmalardan, kıvrılmalardan oluşmuş. Bir figürü, fırça hareketinin devamlı dalgalanmaları oluşturuyor. Bu devamlılık, kesikliği dışlıyor. Devamlılık anlayışı, kesikliği sevmiyor, kabul etmiyor.
Bu dalgalanma yönteminde, basitliği ve tekdüzeliği itibarıyla, bir alay var. Alay, önemli ögelerden biri.

4. Yazı

Bir Ömer Uluç fiziği?
"Dalgalı yöntem", kütlelerin (küt biçimlerin) olmasını sağlıyor, hafiflik, devinim ve hız etkisi yaratıyor (ya da yüzeyetkisi).
Tek tek figürler - her figür, yalın bir bütün.
Ömer Uluç biyolojisi: Ömer Uluç organları pek sevmiyor.
Dalgalanma, "yeğin" bir nitelik. Ve ona sonradan eklenen yöntemsel-biçemsel aracılar (tırmalamalar gibi) bu özelliği daha da çeşitlendiriyor. Bir güçler resmi, ama "yüzeysel oluş"u olumlayan. Ömer Uluç, bir mecanique ondulatoire, bir "yüzey energetiği" sunuyor (eğer fizik diliyle düşünmeye çalışırsak).
Figürler, ne kadar bütün olsalar da, iç derinliğe sahip değiller. (İç derinlik olma yan bu resimde, dış derinlik de yok.)
Renklerde "bolluk", çarpıcılık, "terslik" (uyumsuzluk, bazen de uyum ... ; kromatik anlayış - uyum ya da uyumsuzluk gibi- yok).
"Parlaklık". Kendine baktırmak istiyor. Bakışı çeviremeyeceksin. Işık anlayışı: "Bak" diyen. Ressamın oyununun koşulu, ona bakılması. Bu anlamda, kendi içine kapalı bir oyun değil. "Bakın, siz de oynayın" diyor.

5. Yazı

Oyun: İlk başta ressamın renkli figürleriyle oyunu. Ressamın oyununun karşısındayız. Dünya hakkında bir mesaj vermiyor ressam.
Dalgalı figürler, basit'ten, yüzeysel`den nerdeyse hiç`ten oluşmuş ama hep çarpıcı renklerle.
Kompozisyon ise indirgenmiş. Bir bitiştirmeden ibaret çoğu kez. Şu figür, yanında şu diğeri, belki yanında bir diğeri daha.
(Böyle yazılabilir mi?)
Dalgalı figürler: Dalgalı olunca, başı sonu yok gibi.
Ya da: Daha kendi cisimleşmesinden önce başlamış. - Yazgılanmış figürler. Başka türlü olamaz, diyor, oyunun kuralı. Bu, başka bir şey değil, bu, önceden belli olarak.
Başı sonu olmayan bir ip - hiç varolmamışın ve hiç varolmayacak olanın ipi, bu. Devingen, bükülgen ip ... ve birden durmuş.
Ya da şu halat!

6. Yazı

Geri plan yok bu resimlerde. Ama "art düşünceler" var. (Öyleyse böyle yazılmalı.) Hiciv. Alay.
"İplerle yazmak": Bir tek sözcükle, ya da iki, ya da üç ... sözcükle yazmak mı?
Hiciv: Canavarsılık. Figürlerin saldırgan yanı - yüzeyde saldırganlık denilecek, belki zorlanırsa yüzeyin saldırganlığı. .. ama niye zorlayacağız? Parlaklık, çarpıcı renkler saldırganlık etkisini arttırıyor. Aynı şekilde: İpler, dalgalanmalar. Ama bu görüntüler şunu söylüyor: Bunlar görüntülerdir, gerçek değil. Bugünkü görüntü ekonomisiyle bir bağlantı var (hızlı oluşum, yüzey, derinliksiz, çarpıcılık, canavarsılık ... ).

7 . Yazı

Ritm. Tuşlar ritmi, renkler (tonlar) ritmi, çizgiler ritmi. . .? Ressamın "tuş"u bitmeyen tuş, devamlı darbe. Resim süresince ressamın eli tualden çok ender uzaklaşıyor - tuale bitişik çaba. Fırça hareketi zemine yapışıp gidiyor. Onu kaplarken de işi uzatmayı sevmiyor. Ritmin esas ögesi, dalgalanmalar:
Yön ifade ediyorlar, yönleri bir araya getiriyorlar. Dilselolmayan fırça yazısı (elin kolun devamlı hareketiyle elde edilene ne ölçüde yazı denilebilirse).
Oysa figürlerin herbiri compact, "küt". Bireylenmenin sırları ... Aynı iplerle değişik bireyler. Yüz ögesi? Bize dönük kafalar, yüz niteliğine sahip değil: Anonim, klişe kafalar (canavarsılıkları ile anonimlikleri arasında bağ bulunuyor). Gücül yüzler mi? "Neredeyse - yüzler" mi? İnsani psikolojiyi, ağırlığı ve derinliği istemiyor ressam.

8. Yazı

Frans Hals: "Haarlem Yaşlılar Hastanesi yöneticileri". Bu resmi "işledi" Ömer Uluç, Berlin'de. İhtiyar Frans Hals`ın sinirli darbeleri ölüme gönderiyor. İnsani derinlik, boşluğa, hiçliğe erişiyor. .. Durgun ve dayanılmaz şiddeti son`un. İhtiyar kadınların yüzleri, yaşamın sınırlarında, canavarsı bir gerçekliğe sahip. Hiçbir alay yok Frans Hals'ın resminde. Abartı, ama gerçeklikten fışkıran bir abartı.
Yüzsüz figürler: Nötrleştirme etkisi.
Frans Hals'ın tablosu, yüzlerin ifadesiyle etkin. Oysa Ömer Uluç`da yüzler kayıp. Anonimleşme bir "ölüm sonrası" durumu. (Bir "sonradan yapma" çerçevesi.)
Ömer Uluç bu resmi yeniden ele alırken kendi yollarını koruyor, ama orijinal resmin ağırbaşlılığı da korunuyor. Ömer Uluç'un oyunlarının karanlığa kapalı olmadıklarını daha iyi seziyoruz şimdi.
(Zaten Ömer Uluç`un alayında, alay kendisiyle de alayediyor; oyun kendisiyle oynuyor... Derinliği belki bu düzeyde ele almak gerekli. Psikolojik derinlikten çok, düşünsel derinlik.)
Bir hayat devinimi olan resim coşkusu, karanlığı hatta ölümü ne yapacak? Bakınız Batı Resmi Tarihine. Modern Türk Resminin ölümü keşfetmesi gerekliydi. Bir hayat deviniminin doğrultusunda ölüm, kaçınılmaz bir göndermedir.

Ahmet Soysal






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi