sergirehberi.com


SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Tüm Sanatçılar Güncel Sergisi Olan Sanatçılar


Tayfun Erdoğmuş






SergiRehberi Arşivinden:
Güncel Sergi    Gelecek Sergi    Geçmiş Sergiler    Görseller

Kişisel Sergiler    Karma Sergiler    Metinler    Metin_detay    Metin_detay   
Özgeçmiş   


Tayfun Erdoğmuş'un seyir defteri - Ali Akay, 1999

Tayfun Erdoğmuş'un seyir defteri

Tayfun Erdoğmuş, yirminci yüzyıldan çıkmakta olduğumuz şu günlerde, Urart Sanat Galerisi'nde defterlerini sergiliyor. Defterlerin malzemesi, aslında, Nepal topraklarından çıkan ağacın hücrelerinden, selülozundan oluşmakta ve sanatçı tarafından yeniden işlenerek eserleştirilmekte. Renklerin ve şekillerin kağıdın hamuru içinde yedirilmesi tekniği Tayfun Erdoğmuş'un yıllar süren "deneme-yanılma" şeklindeki bilimsel çalışmasının ürünü olarak çıkıyor karşımıza. Bu; bize, aynı zamanda, sanatçı ile bilim adamı arasındaki yakınlığı ve benzer çalışma koşulları arasındaki tekabülü de bir kez daha gösteriyor. İkisi de farklı yöntemlerle de olsa, bir tecrübe olarak deney yapma ve bir şey bulma ilişkisini ortaya koyuyor. Eski tabiri ile "liberales ars" yapıldığını hatırlatıyor. Pentür ve heykelin "ars liberales" olarak ele alınmadığı dönemlerdeki Accademia'larda olduğu gibi, lonca sisteminin yerine gelen yeni bir vücüt bulma halini bize anımsatıyor. "Mekanik" ve "liberal" sanatlar üzerinden yapılan farkı düşündürüyor. Yeni haliyle de bunların birleşmekte olduğunu ve çağdaş sanat içinde bu tip ayrımlara yer verilmediğini; tersine sanatçıların bilim adamı ciddiliğinde, bilim adamlarının da sanatçı el becirisinde ve sabrında çalıştıklarını bir kez daha düşündürüyor. Başka Türkiye'li sanatçılarda olduğu gibi, bu örnekde de çalışmanın ve sanatsal disiplinin ürünlerini görüyoruz. Bu Türk sanatı için ilginç bir durumu oluşturmakta ve "araya araya bulan" çağdaş sanatçı tipiyle buluşturmakta çalışmaları.

Defterler üç ana kategoriden oluşmakta; bunlar da yine üç ayrı konu ile belirlenmekte. Yaprakların üretim aşamasında kolaj mantığı ile gerçekleştirilen figürler daire, kare ve üçgenlerden oluşmakta; sayfalar kendi içinde ayrışıklığı barındırırken dokunulduğunda bağdaşık bir hissi uyandırmakta; bu anlamda da, ayrışık bir bağdaşıklık izlenimini vermektedir. Konular ise eğitimin konuları olduğu kadar kozmografyayı da; beraberinde doğum ve ölüm gibi yaşamsal ve metafizik sorunları da sayfalar üstüne taşımaktadır: Astronomi (resim heykel ve mimariye gerekli olduğu iddia edilen) , anatomi (insan figürünün oranları) ve coğrafya ( ressam Apelle'in kapısına "geometri bilmeyen bu kapıdan giremez" yazısını koyduğu söylenir); hem sanatın hem de sanatta eğitimin temaları içindedir. Bu, Türk sanat tarihi için de bir anımsatma olarak durmaktadır: Türk ressamlarının ilk başta topografyacı olduklarını ve asker ressamları ortaya çıkarttığını, anatominin ise Rönesans'daki insan figürünü gündeme getirdiğini düşündüğümüzde; bu iki dalın hem sanat tarihinde hem de Türk resim geleneğinde ne denli ilginç bir yere sahip olduğunu ileri sürebiliriz. Ancak; burada, Tayfun Erdoğmuş tarihi ve coğrafyayı olduğu kadar kozmos'un oluşumunu ve insanın oluşumundaki anatominin yerini sorunsallaştırdığı kadar, bunların bir "anamnez" olabileceğini de göstermek istiyor: Gerçekten olup olmadığını bilemeyeceğimiz arkaik öğelerin varlığı üzerinden düşüncenin hatırlamaya çalışma aşaması. Yani; Proust romanlarına ve Bergson'cu bir felsefeye dayanan öznel bellek ile mutlak bellek arasındaki ayrımın ikisinin birlikte ele alınmasını düşündürtüyor. Buna göre; kendi yaşamımızdan hatırladıklarımız veya yanlış hatırladıklarımızla evrensel veya yerel olduğu kadar herkese ve tarihe ait olan mekan belleğinin de, aynı şekilde, bizim dışımızda gerçekleşmesine rağmen, bizim hayatımızın bir parçasıymış gibi konulaştırılması ana sorunlardan biri olarak duruyor: Tüm milliyetçi ve atavi hareketlerin bu tip bir "amnez" üzerine kurulurken, aslında "anamnez"den başka bir şey olmadığını; yani var olduğu varsayılan ama asla olup olmadığı bilinmeyen olayların belleğini göstermesi, bir tür postmodern bellek olarak iddia edilebiliyor: Gerçek ve hayalgücünün içiçe geçmesi. Yeniden hatırlama sırasında, algının kavramsal olana doğru yönelişinde fenomeneolojik yanılsama.

Bu tip sorunları anı defterlerine grafolojik ve idiomatik olarak yazan Tayfun Erdoğmuş, bize kendi sanat tarihimizi ve onun kendi yaşam algılamasını gözlerimiz önüne seriyor. Gördüklerimizde sadece renkleri ve şekilleri değil; değişen coğrafyalarımızı, yeni gen teknolojileriyle gelişen anatomik bedenimizi ve 11 Ağustos'da sanatçının yaş günüyle birleşen güneş tutulması ve sonrasının acılarını tekrar izliyor ve paylaşıyoruz. Bir tür "seyir defteri" diye adlandırabiliriz bu defterleri: Öznel bir seyir defteri ve bize ait oluğu kadar sanatçıya ait.

Ali Akay, 1999






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi