sergirehberi.com

 
SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Haftanın Sergileri  •  Güncel Sergiler  •  Gelecek Sergiler  •  Geçmiş Sergiler

MSGSÜ GSF Geleneksel Türk Sanatları Bölümü
Sergisi



19.11.2014 - 12.12.2014



Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi 
 

Semiha Şakir Cad. Zeytinburnu Meydanı.
Merkez Zeytinburnu İstanbul

212-415 58 58


www.zeytinburnukultursanat.com






Basın Bülteni


Sergiden Görseller


MSGSÜ GSF Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Tezhip Anasanat Dalı & Atölye Sanatsal Karma Tezhip Sergisi

Açılış:19 KASIM 2014 ÇARŞAMBA Saat:18.30
Sergi Süresi: 19 KASIM - 12 ARALIK
Yer: Zeytinburnu Kültür Merkezi (Semiha Şakir Caddesi Zeytinburnu Meydanı burnu / İSTANBUL)

Küratör: Mehmet Lütfi ŞEN

Faruk TAŞKALE (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Başkanı, Prof. Dr.)

Münevver ÜÇER (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Başkan Yar., Doç. Dr.)

Hüseyin GÜNDÜZ (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr.)

Kaya ÜÇER (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Öğretim Üyesi, Yrd. Doç. Dr.)

Aynur ŞEKERCİ, Fatma GÜDEN, Ferzan MAMATİ, Gökçe Çiçek ERDEMİR, Gözde KARPUZ, Güler ŞAT, İlknur AKGİRAY, Mehmet İŞCAN, Meltem CANTÜRK, Meral CANTÜRK, Müjgan UÇAR, Nesrin TEKÇE, Oya BİLGİNOĞLU, Reyhan İSEN, Seher ÜNVER, Zeynep BATO, Zuhal YAZICI


GELENEĞE EKLEMLENMET İÇİN ‘YENİ’

Sanat yapıldığı zamanın aynasıdır. Sanat eserleri aynı zamanda ait oldukları toplumun kendilerinden önceki dönemlerine de ışık tutarlar. Sanatçı eserini yaşadığı çağdan, yaşadığı toplumun kültürel hafızasıyla hesapla- şarak var eder. Sanat eserinin çağdaş olması bir zarurettir. Çünkü insan yaşamadığı deneyimlerden, yaşama- dığı zamandan yeni bir deneyim yaratamaz. Sanatın çağdaş olmasının bir zaruret olması gibi aynı zamanda yetkinliğine uygun bir geleneğe yaslanması da kaçınılmazdır.

Sanatta gelenek, eskiye ait olanı değil, zamanın imbiğinden süzülüp gelen kadim olana eklemlenecek yeniyi imler. Yeni yoksa sanat da yoktur, yaşayan bir gelenek de yoktur. Her gerçek sanat eseri var olduğu zamanın izlerini taşımakla birlikte, bütün bir geçmiş sanat eserleriyle hesaplaşmanın, hatta onlara meydan okumanın dinamiğiyle doğar. Geleneğe eklenmek için, geçmiş sanat eserlerini taklit etmekle değil, onlara özgün bir yenilik eklemek gerekir. Önceki zamanlardaki gibi bir eser ortaya koymak sanatın değil, sanat eğitiminin ko- nusu olabilir ancak. Sanat taklittir ancak yaratılanı değil yaratışı taklittir. Ortaya çıktığında biriciktir. Daha önce görmediğimiz bilmediğimiz hissetmediğimiz bir deneyim yaşatır bize.

Karşınızda olduğumuz “Gelenek Gelecektir” projesini Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Tezhip Anasa- nat Dalı ve Atölye Sanatsal hocalarımızla, geleceğin sanatçılarının ilk heyecanlarına tanık olmak için hazırladık. Sergide genç sanatçılarımızın yanında Atölye Sanatsal’ın sanatçılarına ve hocalarımızın kendi eserlerine de yer verdik. Projede yüzyıllardır süregelen geleneğe bir halka olarak eklemlenmenin, dolayısıyla onu tekrarlamak değil, ona yeni olanı eklemenin ve sonuçta bu büyük birikimi yaşatmanın heyecanı var. Ben sizleri “Gelenek Gelecektir” projesiyle baş başa bırakırken; Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Rektörü Sayın Yalçın Karayağız’a, hocalarımıza ve eserleriyle projede yer alan sanatçılarımıza teşekkür ediyorum. Yine projenin ev sahipliğini yapan ve bütün imkânlarını sağlayan Zeytinburnu Belediye Başkanı Sayın Murat Aydın’a ve emeği geçen dostlarıma şükranlarımı
sunuyorum.

Mehmet Lütfi ŞEN
küratör

GELENEK GELECEKTİR

Altınlamak, altınla süslemek anlamına gelen tezhib, altın ve su bazlı boyalarla din, edebiyat ve bilimle ilgili el yazmalarını, hat (yazı) levha ve albümlerini, Hilye-i Şerîfe’leri, ferman, tuğra ve cilt kapaklarını süsleme sanatıdır.

En önde gelen işlevi, yazı süslemesi olan ve yazının giysisi olarak kabul edilen tezhib sanatında, süsleme öğeleri olarak stilize edilmiş hayvan, bitki ve bulut motifleri kullanılmış; değişen beğeni ve ekollere rağmen altın ve lacivert uyumu her dönemde ortak nokta olmuştur. Tezhib yapan sanatçılara erkekse müzehhip, kadınsa müzehhibe denir.

Türkler’de tezhib sanatı Uygur Türkleri’ne kadar uzanır. Orta Asya’da Karahoça’da yapılan Turfan kazılarında bulunmuş vakıf yapan, Maniheist Uygur rahipleri minyatürlerindeki basit bitkisel motifler daha sonraki dönemlerde karşımıza çıkan bitki kökenli “hatâyî”- lerin en basit örnekleridir.

Bugün elimizdeki en erken örnekler; XII. ve XIII. yüzyıl Selçuklu el yazmalarında görülür. Bu dönem motif ve desenleri sade ve basittir. “Hatâyî” ve “Rûmî” motiflerinin büyük bir ustalıkla kullanıldığı Osmanlı erken döneminde ve XIV. yüzyılda tezhibte büyük bir gelişme başlar. Bunda sanata ve sanatçıya değer veren Fatih Sultan Mehmet’in önemli bir rolü vardır. Dönemin ana renkleri altın, lacivert ve mavidir. Bu renklere ek olarak beyaz, siyah, yeşil ve kırmızı renkler de uyum içinde kullanılmıştır. XV. yüzyılın en önemli müzehhibi Saray nakkaşı Baba Nakkaş’tır.
XVI. yüzyıl başlarında II. Bayezîd döneminde, motif ve desenlerdeki uyum, Kanuni Sultan Süleyman dönemine hazırlık niteliğini taşır. Ana renkler altın ve laciverttir. Rûmî ve hatâyî motifleri da¬ha çok incelmiş ve çeşitlenmiş; bulut motifleri kullanılmaya başlanmıştır. Dönemin en önemli müzehhibi Hasan bin Abdullah’dır.

Kanuni döneminde diğer sanat kollarında olduğu gibi, tezhib sanatında da altın dönem başlar. Klasik motiflerin büyük bir ustalıkla kullanılmasının yanı sıra, dönemin usta müzehhibi Karamemi ile lâle gül, karanfil, sümbül, servi ağacı ve bahar dalı gibi bahçe çiçek ve bitkilerinin ilk kez tezhib sanatında kullanıldığı bu döneme tezhibte “klasik dönem” adı verilir. Kanuni döneminin diğer bir önemli üslubu da Şah Kulu tarafından tanıtılan “saz yolu” üslubudur.

XVII. yüzyılın ikinci yarısı ile tezhibte Batı etkisi görülür. Çiçek buketleri ile natüralist bir üslubun başladığı ve XVIII. yüzyıl sonlarına kadar süren dönemin en ünlü tezhib sanatçısı, çiçek ressamı ve lake ustası Ali Üsküdarî ile çiçek ressamı Abdullah Buhari’dir. Mekke ve Medine tasvirleri de tezhibte bu dönemlerde kullanılmaya başlanmıştır.

XVIII. yüzyıl sonlarına doğru başlayan ve XIX. yüzyıl sonlarına kadar süren, çiçek sepetlerinin, uzun palmet ve kurdelelerinin kulla- nıldığı tarza, tezhibte “Türk Rokokosu” adı verilir. Hz. Muhammed’in sembolü olarak kabul edilen gül, “Türk Rokoko”sunun vazge- çilmez bir unsurudur. Dönemin en ünlü tezhib ustası Hezagradlı Zâde Seyyid Ahmet Ataullah’dır.

Osmanlı İmparatorluğu’nda matbaanın yoğun olarak kullanılmaya başlanması ile birlikte kitap yazımı işlevini büyük ölçüde kaybet- miştir. Hat sanatkârları sanatlarını daha çok, ayet ve hadisleri, güzel sözleri ve şiirleri ihtiva eden, duvarlara asılacak şekilde tasarlanan levhalar, hilyeler ve kıt’a lar yazmak şeklinde icra etmişlerdir. Dolayısıyla tezhib sanatı da bu yönde gelişmiştir.
Bu dönemde yazıların etrafına klasik tezhibten çok halkâr tarzı uygulanmıştır. XX. yüzyılın en önemli tezhib ustaları Rikkat Kunt (1903-1986) ve Muhsin Demironat (1907-1983) dır.
Günümüzde tezhib sanatı, klasik tarzda ve serbest tasarım olarak icra edilmektedir. Klasik izler taşıyan tezhib çalışmalarının yanı sıra farklı arayışlar, tezhib sanatında farklı tasarımlar ve yorumlar yapılmasına neden olmuştur.

Tezhib sanatını etkileyen nedenlerin başında kültürel etkileşim ve değişimler, sosyal ve ekonomik nedenler, yöneticilerin sanata bakış açıları, sanatkârların tekrardan kaçınma; kendilerini ifade edebilme arzusu ve yeni arayışlar içinde olmaları gelir. Dolayısıyla bu nedenler, diğer sanat kollarında olduğu gibi, geleneksel sanatlar içersinde önemli bir yer tutan tezhib sanatında da, farklı üslupların ve tarzların doğuşunda ve tezhib sanatının gelişiminde etkili olmuşlardır.
Bazı tarz ve üsluplar değişen beğeni ve istekler doğrultusunda her dönem etkili olmuşlar; bazıları ise bir süre etkin olduktan sonra zayıflayıp önemlerini kaybetmişlerdir. XVI . yüzyılda “Saz Yolu” ile “Şahkulu” ve yarı natüralist bahçe çiçek ve motifleriyle “Karamemi”; XVIII. yüzyılda natüralist üslüpla Ali Üsküdarî, XIX.yüzyılda “Barok - Rokok” üslubuyla Hezargradlı Zâde Ahmed Ataullah, dönemle- rinin modernistleri olmuşlar ve tanıttıkları üslupları ile tüm sanat dallarını etkilemişlerdir.

XX. yüzyıl Cumhuriyet dönemi tezhib sanatındaki gelişme, Muhsin Demironat ve Rikkat Kunt ile gerçekleşmiştir. Her iki sanatkâr da müze ve kütüphanelerde bulunan klasik eserleri incelemiş ve gözleme dayalı bir şekilde klasik üslupta eserler vermişlerdir.
Günümüzde tezhib sanatı iki şekilde icra edilmektedir.

Klasik tasarımlar klasik formda yazılan yazılar için zorunludur. Bu bağlamda, tezhib, yazının elbisesi ve süsüdür. Tezhib olmadan yazı eksik sayılır. Yazı, klasik kurallar, motif ve desenler, klasik renkler ve uygulamalar doğrultusunda tezhiblenir. Tezyinat yapılırken yazının içeriği, yazı çeşidi ve yazının ebadı da göz ardı edilmemelidir.

Serbest tasarımlar, sanatkârların duygu ve birikimleri doğrultusunda kendilerini ifade etmeleri şeklinde ortaya çıkarlar. Serbest tasa- rım yapan bir sanatkârın mutlaka iyi bir klasik tasarım bilgisine hakim olması gerekir.

XX. yüzyılın sonlarından itibaren, farklı üslupların bilinçli bir şekilde incelenip, bazı öğelerin bir arada ya da geliştirilmiş olarak tasar- lanıp uygulanması, farklı çalışmaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.

Tezhib sanatında kompozisyon, motif ve renklerdeki tekrar, adeta birbirinin kopyası görünümündeki çalışmaların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Klasik eğitimi almış, klasik tezhib üsluplarını ve kuralları özümsemiş bir sanatçının yeni ve farklı yorumlar yapması yadırganmamalı ve desteklenmelidir. Amaç sadece tezhib sanatını yaşatma gibi kısır bir düşünce olmamalı. Sanat yaşıyor ve yeni gelişmelere açık bir olgudur.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi, Geleneksel Türk Sanatları Bölümü’nde “Serbest Tasarım” dersinde öğrenciler, aldıkları klasik eğitimden sonra, tüm bilgi ve becerilerini kullanarak form, desen ve renkte tamamen özgür bir şekilde neler yapabilecekleri ko- nusunda yönlendirilmektedirler. Bu bağlamda çok ilginç ve estetik tasarımlar ortaya çıkmaktadır. Serbest Tasarım dersinde yapılan çalışmalar birçok sanatçıyı etkilemiş ve bu yeni akıma paralel çalışmalar yapılmaya başlanmıştır. Öğrencilerin ve birçok sanatçının sergilerinde görülen özgün ve serbest yorumlar, tezhib sanatında başlayan yeni bir akımın prototipleridir. Bu akım tezhib sanatının gelişimi açısından kaçınılmaz ve zorunludur. Bu bağlamda sanatkârların motif, desen, kompozisyon, tasarım ilkeleri, renk uyumu, teknolojinin imkânlarını yerinde kullanmak ve yazıyla uyum gibi özellikleri dikkate almaları gerekmektedir.

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi ve Zeytinburnu Belediyesi’nin katkılarıyla düzenlenen ‘’Gelenek Gelecektir‘’ isimli tezhib sergisi, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü öğretim üyeleri ile öğrencilerinin ve Atölye Sa- natsal öğrencilerinin eserlerinden oluşmaktadır.

Sergi için desteklerini ve yardımlarını esirgemeyen MSGSÜ Rektörü Prof. Dr. Sayın Yalçın KARAYAGIZ’a, MSGSÜ GSF Dekanı Prof. Dr. Sayın Mahmut BOZKURT’a, Zeytinburnu Belediye Başkanı Sayın Murat AYDIN’a ve sergi küratörü Sayın Lütfi ŞEN’e teşekkürlerimizi sunuyoruz.

Prof. Dr. Faruk TAŞKALE
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Geleneksel Türk Sanatları Bölümü Başkanı






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi