sergirehberi.com


SERGİ         SANATÇI         MEKAN
Tüm Sanatçılar Güncel Sergisi Olan Sanatçılar


Neriman Polat






SergiRehberi Arşivinden:
Güncel Sergi    Gelecek Sergi    Geçmiş Sergiler    Görseller

Kişisel Sergiler    Karma Sergiler    Metinler    Metin_detay    Metin_detay   
Metin_detay    Metin_detay    Özgeçmiş   


HEPİMİZ O APARTMANDA OTURUYORUZ... - Esra Açıkgöz Röportajı, Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki, 25 Mayıs 2008

HEPİMİZ O APARTMANDA OTURUYORUZ...

Esra Açıkgöz Röportajı, Cumhuriyet Gazetesi Pazar Eki, 25 Mayıs 2008

Babaevi Apartmanı... İktidar, ataerkil sistem, dönüşen şehir, geleneksellik, modernizm arasında kalmışlık, Doğu-Batı karmaşası, din... Bir apartmanla bunca şey nasıl mı anlatılır? Yanıt, Neriman Polat'ın Pi ArtWorks Galerisi'nde 8 Haziran'a kadar sürecek "Babaevi Apt" adlı sergisinde. Yine de sergiyi gezmeden önce Neriman Polat'la yaptığımız röportaj size biraz ipucu verecektir. Hafriyat grubunda yer alan Polat'ın ikinci kişisel sergisi.

- "Babaevi Apartmanı" sergisinin ortaya çıkış hikayesi nedir?

Babaevi Apartmanı, Silahtarağa'daki bir apartmanın adı. Bu binayı 11. İstanbul Bienali'nde Ceren Oykut ve Selda Asal'la "Sevimli Çocuklar, 2+1" projesini yaptığımız mahallelerden birinde gördüm. O ve bir başka binada gördüğüm "Mülk Allahındır" yazısı bu serginin çıkış noktalarını oluşturdu. Bunlar benim için, Türkiye'de 80'den beri yaşanan dönüşümün sonuçlarını gösteren yüzeyler oldukları için buradan yola çıktım ve tabii ki bunları ataerkilliğin baba merkezli, iktidar merkezli hayatımızın sokaktaki yansımaları olarak düşündüm. Babaevi, şehir merkezli bir sergi ama iktidar, baba, Allah, birey, aile ilişkileri de serginin merkezinde.

- Peki siz bu babaevinden çıkabildiniz mi?

Hayır, hepimiz o babaevinin içindeyiz ve hep bununla uğraşıyoruz. Çıkmaya çalıştıkça, 1 Mayıs'ta olduğu gibi baba tarafından dayak yiyoruz... Baba kelimesinin hayatımızdaki yansımaları çok, Müslüm Gürses'e de baba dedik, Süleyman Demirel'e de... Baba ihtiyacının, baskısının, şiddetinin hiç bitmediği bir yerde oturuyoruz. Demokratikleşme sürecinden geçmeye başladığımız, ifade özgürlüğümüzü kullanabilmeye başladığımız noktada bu durum değişecektir diye umuyorum. Çalışmalarımda, müdahalenin olabildiğince indirgendiği basit, ama katmanlı bir dil oluşturmaya çalışıyorum.

- Sergi bu yansıttığı metaforlar dışında, bir İstanbul panoramisini de veriyor. Nereler bu kareler?

Teşvikiye'nin bir sokağından Eyüp'teki bir mahalleye, Balat'tan Cankurtaran'a, Kartal'a... Daha çok arka sokaklar, göçün daha yoğun hissedildiği bölgeler. Mimaride karşılaştığımız göstergeler benim için çok ilgi çekici. İşlerimde, dönüşümün yarattığı estetiğin ve bilincin ortaya çıkarılma biçimini de konu ediniyorum. Şehirdeki hayatımızın bize dayattıkları, bizde yarattığı baskı, iktidar ve bakış alanımıza girmiş bütün bu malzemelerle uğraşıyorum. Kişiler üzerindeki dönüşümlerde işlerin konusu. Sergideki "Divane Aşık" adlı video çalışmam, genç bir kızın İstanbul sokaklarında üzerinde basma elbise ile, geleneksel ama modernize edilmiş bir Karadeniz türküsü "Divane Aşık" eşliğinde yürümesini izliyoruz. Şarkıdaki "Maçka'da buluşalım" lafını alıp, kızı Maçka Parkı'ndan görülen Gökkafes'le, biraz da Türk filmi efekti duygusu katarak buluşturuyorum, böylece İstanbul'un değişimine de vurgu yapıyorum.

- Kızın sırtındaki plastik çiçekler, gezi boyunca elinden düşürmediği cep telefonu, ipod da bu değişim vurgusunu, ironik bir şekilde gözler önüne seriyor.

Eğitmenlik de yaptığım için gençleri gözlemliyorum ve gerçekten öyle olduklarını görüyorum, artık yeni iletişimbiçimi dışarıya bakmak değil, ekrana bakmak ve mesajlaşmak Yine de eskiye hep üzerimizde taşıyoruz. Zaten sergi fikrinin diğer bir ayağı da bütün bu modern ile geleneksel arasındaki sıkışmışlıkve geleneksele bağlılığımızın da aslında nasıl bir kurgu, "mış" gibi olduğunu göstermek. Sergideki "Dedeevi" de bunu anlatıyor. Türbeler Türkiye'nin her yerinde var, onlarla hep karşılaşıyoruz, karşımızda kurgulanmış, sahneler olarak duruyorlar. Ancak aramızda demir bir kapı ve kilit var. Ona öylece bakıyoruz ve bakmaktan vazgeçmiyoruz.

- Sizce neden "mış" gibiyi yaşamaya devam ediyoruz?

Sistem bu şekilde işliyor. Mesela, ekonomik kriz oluyor, aile faktörü ile atlattık deniliyor. Birey olmak tehlikeli bir şey, kadınlariçin baskı çok daha fazla. Televizyon evlendirme programlarıyla dolu, hep aile olmak zorundayız. Sergideki "Ev" çalışmam da buna göndermedir.

- Peki, 80 sonrası yaşanan dönüşümün sonuçlarını İstanbul üzerinden anlatmayı seçmenizin bir nedeni var mı?

Çünkü bu tanık olduğum bir süreç. Hem parçası olduğum, hem dışarıdan bakıp hem içine gömüldüğüm bir yer burası. Ayrıca çalışmalarımı gündelik hayatımın içerisinden üretiyorum. Bütün bunları birleştirdiğinde ortaya ne çıkar diye merak ettim.

- Ne çıktı ortaya?

Çok parçalı bölünmüş, hızla kayıplara uğramış bir yapı. Bu yapı kendi estetiğini ve dilini de oluşturuyor. Bu buraya ait bir estetik, bir yanıyla özgürlük alanı, ama bir yanıyla da içinden çıkamadığımız, bize sürekli dayatılan baba, Allah, iktidar, aile, aidiyet, yurt, ülke gibi kavramların da yansıması. Bir apartmana koskoca Mülk Allahındır diye yazıp altına da onu yapan inşaat şirketinin adı yazılıyor. Aslında çok güçlü bir slogan, çünkü bize içinde yaşadığımız tüketim toplumunda, hiçbir şey, hiç kimsenindeğildir mesajını veriyor! Ama hiç inandırıcı da değil. Yani sergi bir yanıyla da ikiyüzlülüğümüz üzerine...






Serginizi
burada duyurabilirsiniz...

Hizmetlerimiz

sergirehberi@gmail.com







İletişim             Hizmetlerimiz             Gizlilik Politikası             Kullanıcı Sözleşmesi